
Illich'in tezine göre, gelişmiş sanayi toplumlarında okullar kelimenin en genel anlamında insanları eğitememektedir ve öğrenmeyi özgürleştirmenin tek çözümü geleneksel eğitim kurumlarını kaldırmak-toplumu okulsuzlaştırmaktır. Okullar ve dolayısıyla onlarla ilgili insanlar krizdedir:
Okullar eski sorgulamayan eğitsel meşruiyetlerini kaybetmişlerdir. Onları eleştirenlerin çoğu hala meşakkatli ve köklü bir reform talep etmektedir, ancak hızla genişleyen bir azınlık devam zorunluluğunu ve akademik sertifikaları kaldırmaktan öte bir şey yapmayacaktır...
Ancak, ilgi okula odaklanırken çok daha derin bir konuyu kolayca gözden kaçırabiliriz: öğrenmeye nasıl bakılması gerektiği. İnsanlar öğrenmeye bir meta olarak-yeni kurumsal düzenlemeler sağlandığında daha çok insan tarafından daha etkin biçimde üretilebilecek ve tüketilebilecek bir meta olarak-bakmaya devam edecekler midir? Yoksa, sadece öğrenenin özerkliğini koruyan kurumsal düzenlemeleri mi-yani, kişiye neyi öğreneceğine karar verme inisiyatifi ve birine yararlı olmaktan ziyade kendi hoşlanacağı şeyleri öğrenme hakkını mı-sağlayacağız? Biz, giderek daha verimli bir topluma uygun verimli insanlar yetiştirecek bir eğitim ile eğitimin bazı özel birimlerin görevi olmaktan çıktığı yeni bir toplum arasında seçim yapmak zorundayız
Illich için gerçek eğitim şu özellikleri içerir:
-Ormancılık, daktilo yazma ve yabancı diller gibi özel becerileri kazanma ve öğrenme.
-Bireyin kendi hayal, imgelem, inisiyatif ve yargı güçlerini tamamen keşfettiği, yarattığı ve kullandığı genel bir 'özgürleştirici' deneyim. Birey kendi başına düşünmeyi ve yeteneklerini tamamen geliştirmeyi öğrenmelidir.
Illich'e göre, modern okullar, bu düşüncelerden uzak bir biçimde, öğrencilere belirli fikirleri aşılayan, yaratıcılık ve hayal güçlerini düzleştiren ve onları uyumlu ve pasif kılan baskıcı kurumlardır. Hatta okullar bütün çocuklara zengin bir eğitim deneyimi sağladıklarını iddia etseler bile, onların gerçek amacı, Illich'e göre, yerleşik düzene kitlesel uyumdur. Onlar bunu, öğrencinib neyi nasıl öğreneceği konusunda yok denecek kadar az kontrole sahip olduğu bir 'gizli müfredat' sayesinde başarırlar. Öğrenciye basitçe, başarının itaat ve edilgin tekrara dayandığı otoriter bir rejimi tarafından, neyi öğrenmesi gerektiğini söylenir. Öğrenciler düşünmeye özendirilmezler, öğretmenin öğrettiği şeyleri ve otoritesini eleştirmeleri veya sorgulamalarına izin verilmez, aksine öğretmenin veya ders kitabının verdiklerini 'tamamen yutmaları' gerekir. Öğrenciler bilgi için öğretmene bağımlıdırlar, otoriteyi sorgulamayı öğrenmezler ve başarı uyumluluğa, özellikle eğitim sisteminde veya değerli kariyerlerde bir sonraki aşamanın pasaportu sayılan en önemli hedef olan sınavlara bağlıdır. Bu yüzden, öğrenme okul sistemimiz tarafından sürekli ve eleştirel bir değerlendirme sürecinden paketlenmiş metalara, bireyin düşünmeyi öğrenmesini amaçlayan bir şeyden servet, güç ve ayrıcalık kazanma aracına dönüştürülür.
Gizli müfredat, bütün çocuklara, ekonomik açıdan değerli bilginin profesyonel bir öğretimin sonucu olduğunu ve toplumsal yetkilerin bürokratik bir süreçte kazanılan mevkilere bağlı olduğunu öğretir. Gizli müfredat açık bir müfredatı bir metaya ve onu edinmeyi de en güvenilir servet biçimine dönüştürürü. Bilgi sertifikaları-mülkiyet hakları, hisse senetleri veya aile mirasından farklı olarak-sorgudan muaftırlar. Onlar ani servet değişimlerine dirençlidirler. Onlar garantili ayrıcalıklara dönüştürülürler. Yüksek bilgi birikiminin yüksek personel tüketimine dönüştürülmesi gereğine Kuzey Vietnam'da veya Küba'da karşı çıkılabilir, ancak evrensel olarak okul, daha fazla güç kazanmanın, bir üretici olarak meşruiyeti artırmanın, daha fazla öğrenme kaynaklarına ulaşmanın yolu olarak kabul edilir.
Ancak okullar soyut bir biçimde işlemezler. Onlar genel sosyal sistemin bir parçasıdırlar ve Illich'e göre, bireyin düşünce ve hayal gücünü özgürleştirmekten uzak olarak, bir sosyal kontrol sisteminin parçasıdırlar: ''Dünyadaki bütün okullar yerleşik düzeni yeniden üretmek için tasarlanmış örgütlü girişimlerdir.'' Onlar bu amaca şu yollarla ulaşırlar:
-Her kademede, oyunun önceki evrelerinde yerleşik düzene yararlı riskler aldıklarını kanıtlayanları seçerek;
-Yarının yurttaşlarını düşüncesiz, uyumlu, itaatkar kalabalıklara ve yerleşik otoriteyi eleştirmeden kabul eden kişilere dönüştürerek;
-Öğrencilere eğitimi sürekli daha fazla tüketilebilecek bir meta olarak görmelerini öğreterek ve böylece onları reklamcılık ve modern sanayinin ürettiği mal ve hizmetlerin düşüncesiz tüketicileri olmaya hazırlayarak.
Çocuk, özellikle, profesyonelin otoritesi sorgulanmaması gereken bir uzman olduğunu öğrenir. Uzman bilgiye, öğretme, tedavi etme ve nasıl yaşayacağımızı söyleme gücüne sahiptir. O bizim için en iyi olanı bilir ve biz de sorgulamadan çocuklarımızı öğretmenlere, sağlığımızı doktorlara ve geleceğimizi politikacılar ve kamu görevlilerine emanet ederiz. Biz bu uzmanlara bağımlı hale geliriz ve bize, insan mutluluğu ve doyumun tek yolunun fabrikalarımızdan akan malları giderek daha fazla tüketmek ve giderek daha fazla profesyoneller ve bürokratlar ordusu istihdam etmek olduğu inancı aşılanır.
Okullar bu kitlesel uyumun ilk ve temel evresidir. Onlar aynı şekilde, modern toplumda insanın yaratıcılığı ve inisiyatifini, becelerini ve bağımsızlığını yok eden birer temel yabancılaşma kaynağıdır.Eğitim sistemimiz gençlerimiz arasında, özellikle başarısız olduklarında, bir güçsüzlük, anlamsızlık ve soyutlanmışlık duygusu yaratır.
Okullar insanları öğrenmeye yabancılaştırır. Kişi okula gitmekten hoşlanmaz. Eğer fakirse sözde avantajları kazanamaz; kendisinden istenilen her şeyi yaptığında, güvenliğinin sürekli olarak yeni mezunların tehdidi altında olduğunu görür; eğer duyarlı biriyse, ne olduğu ve neyin olması gerektiği konusunda derin çatışmalar yaşar. O kendi yargılarına güvenmez ve hatta hatta öğretmenlerinin yargılarına içerlediğinde bile onları kabul etmeye mahkumdur ve gerçeği değiştiremeyeceğine inanır.
-Ormancılık, daktilo yazma ve yabancı diller gibi özel becerileri kazanma ve öğrenme.
-Bireyin kendi hayal, imgelem, inisiyatif ve yargı güçlerini tamamen keşfettiği, yarattığı ve kullandığı genel bir 'özgürleştirici' deneyim. Birey kendi başına düşünmeyi ve yeteneklerini tamamen geliştirmeyi öğrenmelidir.
Illich'e göre, modern okullar, bu düşüncelerden uzak bir biçimde, öğrencilere belirli fikirleri aşılayan, yaratıcılık ve hayal güçlerini düzleştiren ve onları uyumlu ve pasif kılan baskıcı kurumlardır. Hatta okullar bütün çocuklara zengin bir eğitim deneyimi sağladıklarını iddia etseler bile, onların gerçek amacı, Illich'e göre, yerleşik düzene kitlesel uyumdur. Onlar bunu, öğrencinib neyi nasıl öğreneceği konusunda yok denecek kadar az kontrole sahip olduğu bir 'gizli müfredat' sayesinde başarırlar. Öğrenciye basitçe, başarının itaat ve edilgin tekrara dayandığı otoriter bir rejimi tarafından, neyi öğrenmesi gerektiğini söylenir. Öğrenciler düşünmeye özendirilmezler, öğretmenin öğrettiği şeyleri ve otoritesini eleştirmeleri veya sorgulamalarına izin verilmez, aksine öğretmenin veya ders kitabının verdiklerini 'tamamen yutmaları' gerekir. Öğrenciler bilgi için öğretmene bağımlıdırlar, otoriteyi sorgulamayı öğrenmezler ve başarı uyumluluğa, özellikle eğitim sisteminde veya değerli kariyerlerde bir sonraki aşamanın pasaportu sayılan en önemli hedef olan sınavlara bağlıdır. Bu yüzden, öğrenme okul sistemimiz tarafından sürekli ve eleştirel bir değerlendirme sürecinden paketlenmiş metalara, bireyin düşünmeyi öğrenmesini amaçlayan bir şeyden servet, güç ve ayrıcalık kazanma aracına dönüştürülür.
Gizli müfredat, bütün çocuklara, ekonomik açıdan değerli bilginin profesyonel bir öğretimin sonucu olduğunu ve toplumsal yetkilerin bürokratik bir süreçte kazanılan mevkilere bağlı olduğunu öğretir. Gizli müfredat açık bir müfredatı bir metaya ve onu edinmeyi de en güvenilir servet biçimine dönüştürürü. Bilgi sertifikaları-mülkiyet hakları, hisse senetleri veya aile mirasından farklı olarak-sorgudan muaftırlar. Onlar ani servet değişimlerine dirençlidirler. Onlar garantili ayrıcalıklara dönüştürülürler. Yüksek bilgi birikiminin yüksek personel tüketimine dönüştürülmesi gereğine Kuzey Vietnam'da veya Küba'da karşı çıkılabilir, ancak evrensel olarak okul, daha fazla güç kazanmanın, bir üretici olarak meşruiyeti artırmanın, daha fazla öğrenme kaynaklarına ulaşmanın yolu olarak kabul edilir.
Ancak okullar soyut bir biçimde işlemezler. Onlar genel sosyal sistemin bir parçasıdırlar ve Illich'e göre, bireyin düşünce ve hayal gücünü özgürleştirmekten uzak olarak, bir sosyal kontrol sisteminin parçasıdırlar: ''Dünyadaki bütün okullar yerleşik düzeni yeniden üretmek için tasarlanmış örgütlü girişimlerdir.'' Onlar bu amaca şu yollarla ulaşırlar:
-Her kademede, oyunun önceki evrelerinde yerleşik düzene yararlı riskler aldıklarını kanıtlayanları seçerek;
-Yarının yurttaşlarını düşüncesiz, uyumlu, itaatkar kalabalıklara ve yerleşik otoriteyi eleştirmeden kabul eden kişilere dönüştürerek;
-Öğrencilere eğitimi sürekli daha fazla tüketilebilecek bir meta olarak görmelerini öğreterek ve böylece onları reklamcılık ve modern sanayinin ürettiği mal ve hizmetlerin düşüncesiz tüketicileri olmaya hazırlayarak.
Çocuk, özellikle, profesyonelin otoritesi sorgulanmaması gereken bir uzman olduğunu öğrenir. Uzman bilgiye, öğretme, tedavi etme ve nasıl yaşayacağımızı söyleme gücüne sahiptir. O bizim için en iyi olanı bilir ve biz de sorgulamadan çocuklarımızı öğretmenlere, sağlığımızı doktorlara ve geleceğimizi politikacılar ve kamu görevlilerine emanet ederiz. Biz bu uzmanlara bağımlı hale geliriz ve bize, insan mutluluğu ve doyumun tek yolunun fabrikalarımızdan akan malları giderek daha fazla tüketmek ve giderek daha fazla profesyoneller ve bürokratlar ordusu istihdam etmek olduğu inancı aşılanır.
Okullar bu kitlesel uyumun ilk ve temel evresidir. Onlar aynı şekilde, modern toplumda insanın yaratıcılığı ve inisiyatifini, becelerini ve bağımsızlığını yok eden birer temel yabancılaşma kaynağıdır.Eğitim sistemimiz gençlerimiz arasında, özellikle başarısız olduklarında, bir güçsüzlük, anlamsızlık ve soyutlanmışlık duygusu yaratır.
Okullar insanları öğrenmeye yabancılaştırır. Kişi okula gitmekten hoşlanmaz. Eğer fakirse sözde avantajları kazanamaz; kendisinden istenilen her şeyi yaptığında, güvenliğinin sürekli olarak yeni mezunların tehdidi altında olduğunu görür; eğer duyarlı biriyse, ne olduğu ve neyin olması gerektiği konusunda derin çatışmalar yaşar. O kendi yargılarına güvenmez ve hatta hatta öğretmenlerinin yargılarına içerlediğinde bile onları kabul etmeye mahkumdur ve gerçeği değiştiremeyeceğine inanır.
Illich'in amacı bu profesyonel güç ve otorite efsanesinş, özellikle okul hayatının temel evresinde bu uyumluluk masalını yıkmaktır.Onun çözümü basit ve radikaldır. Çözüm aslında mevcut eğitim sistemimizi ortadan kaldırmaktan, toplumu büyük ölçüde özgürleştirme aracı olarak 'toplumu okulsuzlaştırma'dan ibarettir.Illich, geleneksel okulların yerine 'beceri alışverişleri' ve öğrenme ağları, bireylerin edinmek istedikleri becerileri uzman öğreticilerden öğrenebilecekleri ve/veya benzer ilgilere sahip olanlarla düşünce alışverişi yapmak, belirli bir problem üzerinde düşünmek ve yeni inisiyatifler geliştirmek için bir araya gelebilecekleri merkezler kurmayı önerir. Buradaki temel farklılık, öğrenmenin pasif değil aktif olması, önceden belirlenmiş ve hazır bilginin sorgulanmadan kabulünün değil, bilinçli bireysel seçimin bir sonucu olmasıdır. Bu yolla Illich, insanların zihinlerini özgür kılmayı, kitlesel tüketim masalının yıkarak bireyi gerçekten özgürleştirmeyi ve kendi kaderine ne yapacakları konusunda düşünen insanlardan oluşan bir toplum yaratmayı umar.
SOSYOLOJİDE TEMEL FİKİRLER
Martin Slattery
Yayına hazırlayan: Ümit Tatlıcan-Gülhan Demiriz
Sentez Yayınları 2011
SOSYOLOJİDE TEMEL FİKİRLER
Martin Slattery
Yayına hazırlayan: Ümit Tatlıcan-Gülhan Demiriz
Sentez Yayınları 2011

we don't need no education, we dont need no thought control, no dark sarcasm in the classroom
YanıtlaSilteachers leave them kids alone, hey! teachers! leave them kids alone!